ÖĞRETMENLİĞİN VE TASAVVUFUN ALDIĞI DARBE - 2
- Kubilay Muhammet Özdemir
- 28 Ağu 2024
- 3 dakikada okunur
#KubilayMuhammetÖzdemir Yazdı:
SIZINTILAR VE CEMAATLER
Cumhuriyetin kurulması, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıyla tarikatların devlet üzerindeki etkisi kırılmış ve yeni devletimiz akılla yönetilir hale getirilmişti. Bunun yanında çıkarılan kanunlarla birlikte eğitim ve öğretimde birlik sağlanmış yeni atılımlarla eğitim düzeyi yükseltilmişti. Ancak bu durum köy enstitülerinin kapatılması ve demokrat parti döneminde Amerikancı politika izlenerek eğitimde Amerikalıların ders müfredatlarına müdahale etmesine kadar sürmüştü. Sonrasında sağ sol çatışmalarının temeli atılarak 1970’lerden 1980’lere kadar Türkiye iç karışıklarla boğuşmaya başladı. Türkiye iç karışıklıklarla boğuşurken birileri de fırsattan istifade devletin içine sızmaya başladı. Sızıntılar öyle bir hal aldı ki bu durum sadece devlet kurumları ile sınırlı kalmadı.
Sızıntılar, Türk Silahlı Kuvvetlerine, İçişleri Bakanlığına verdiği zararla birlikte Türkiye’de en önemli iki unsura da büyük darbe vurdu.
Birincisi öğretmenlere ikincisi tasavvufa…
Ama düşman darbe vurduğu iki unsuru kendi lehlerine olacak şekilde iyi kullanmıştı. Çünkü FETÖ yapılanması çökertildikten sonra ortaya çıkan belgeler kamuoyuna şunu gösterdi. FETÖ yapılanması öğretmenler üzerinden kurulmuş bir örgüt sistemiydi. Yani örgüt mensuplarının başta hücreleri olmak üzere en önemli görevlere koydukları ve abi dedikleri kişiler hep öğretmenlerden seçildiği ortaya çıkan belgelerde kanıtlanmış oldu.
İkinci unsur tasavvuf; bunun özelinde Türkiye’deki cemaatler ve dini yapılanmalarında içine sızıntılar hatta ajanlar yerleşmiş ve Türkiye’deki cemaatleri hatta bazı dini örgütlenmeleri yabancı istihbarat teşkilatların kurdurduğu ifade edilmiştir. Bugün ülkemizdeki cemaatlere ve örgütlenen dini gruplara baktığınızda bir imam gazali bir Ahmet Yesevi esintisi görüyor musunuz? Yoksa İslam’ın içini boşaltan, gençleri İslam’dan uzaklaştıran bir yapılanmamı görüyorsunuz? Elinde Zanaatı olan Ahmet Yesevi kaşık yapıp satarak geçimini sağlarken şimdi bazı dini yapılanmalar dernekleşip cemaat adı altında örgütlenip ve cemaatin başında olan sözde hocalar geçimlerini nasıl sağlıyorlar? Günümüzde Tasavvuf kimseden para istemeyen Hoca Ahmet Yesevi düşüncesinden, Allah rızası için derneğimize yardım edin, elektriğini, suyunu burada ders veren hocanın maaşını karşılayalım diye bağış isteyen bir duruma dönüştü.
Ve bu sözde hocalar kimdir? Kimler yetiştirmiştir? Belli değil. Kimlerin yetiştirdiği belli olmayan, bilgisi ne kadar olduğu bilinmeyen, herhangi bir imtihandan geçmeyen, yetkinlik belgesinin olup olmadığı bilinmeyen sözde kişilere maalesef çocuklarımızı emanet ediyoruz ve nasıl yetiştirildiğini de hangi müfredat ile yetiştirildiğini de bilmiyoruz.
Üstelik devletimizin organlarından bir tanesi de Diyanet İşleri Başkanlığıyken bilmiyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığının binlerce memuru varken, binlerce eğitim yeri varken biz çocuklarımızı eğitimini nerede aldığını bilmediğimiz ve bağış adı altında toplanan paralarla kendi maaşlarını ödeyen ve milletimizin temiz duygularını kullanarak sırtından geçinen sözde hocalara çocuklarımızı teslim ediyoruz.
Yabancı istihbarat elemanlarının cirit attığı cemaatlere çocuklarımızı teslim ediyoruz. Bu durum şu sorununda tetikleyicisi olacaktır. Tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi medreselerde yetişen gençler ile Avrupa tarzı açılan okullarda yetişen gençler arasında eski yeni çatışması yaşandığı gibi günümüzde ve hatta ileriki yıllarda daha da artarak aynı çatışmalar yaşanmaya başlanacaktır. Bu durum yine devletimiz için tehlike arz edecektir. Çünkü devletimizin okullarında farklı bir müfredat okutulmakla birlikte milli üniter yapıya bağlı bireyler yetiştirilmeye çalışılırken diğer taraftan medreselerde Atatürk düşmanı, devletin yapısına karşı, birliğini milli üniter yapıdan yani milliyetçilikten değil de siyasal islamcılık anlayışını benimseyen, kendi medeniyetinin farkında olmayıp Arap medeniyetini benimseyen bunu da sanki kutsalmış gibi gösteren bireyler yetiştirilmektedir. Bu durum hem eski yeni çatışmasını oluşturacak hem de milli kökenlerine zayıf bir nesil ortaya çıkartacaktır.
En önemlisi devlete sağlam memurlar, askerler, polisler, istihbaratçılar, öğretmenler, doktorlar, din adamları, meslek erbapları, milletvekilleri, cumhurbaşkanları yetişmek yerine yine sözde hocalarının izinden giden maaşlarını milletimizin temiz duygularını kullanarak bağış adı altında toplayan, “Türk Milliyetçiliği” yerine “Siyasal İslamcılık” anlayışını benimsemiş kişiler ortaya çıkacak ve Anadolu çocuklarının aklı ziyan edilecektir.
Alın size süper gibi bir proje. Türk çocuğuna değerlerini koruyormuş gibi gösterip o değerlerin içini boşaltıp millilik duygusundan yoksun bırakarak topluma üretkenlikten uzak, aklı bulanık bir nesil ortaya çıkarmak. Osmanlı’nın zamanında yıkılmamak için fikir akımı olarak denediği, günümüzde Arapların bile benimsemediği İslamcılık (siyasal) fikir akımıyla, devletimiz kendi evlatları eliyle tehlikeye düşürülmek isteniyor.
DEVAMI YARIN
Kommentare